30 Kasım 2011 Çarşamba

"Yani Bazı Şeyler Başka Şeylere Yol Açıyor!"


1999’dan bu yana yapılan evlerde malzeme eksikliği ve iyi olmayan malzemelerden yapılan bu binalar can kaybına uğrattı ve böylelikle nelerin olabileceğini gördük.


Bu enkazlar bir çok kişinin canını yaktı. Yıkılan binalarda çelik kapılar aniden kilitlenince bazıları da kapı önünde can verdiler.


Örnek; deprem sırasında gazete okuyan kişi depremi hissedince kapıya doğru kaçmış, kapıların kilitli ve açılmadığını görünce kendini 3. kattan atmış.


Yani bazı şeyler başka şeylere yol açıyor. Bunun nedeni de malzeme eksikliği ve aniden olan şeyler.



Berhudar Arı (14 yaşında)



Kadınların Tuvaleti Temiz Tutması




Benim tuvalet için yazdığım yazı kadınları çok uyardı ve kadınlar artık lavaboları çok temiz tutuyorlar. Ben bugün tuvaletleri görmeye gittim ve yerde hiçbir çöp ve bez yoktu ben de gördüklerime inanmadım. Çünkü eskiden tuvaletler çok pisti ama şimdi harika bir halde. Hiçbir çöp bile yok. Kadınların tuvaletleri temiz tuttuğuna teşekkür ederiz.
Temiz insan her yerde temizdir.

Songül Karkur (12 yaşında

Zavallı Hayvanlar!


Zavallı hayvan ne bulsa yer, çünkü sahibi yok. Yiyecek verecek kimsesi yok. Ekibimizden Fırat bazı günler besliyor.


Miraç Çalışır

28 Kasım 2011 Pazartesi


Yeni Doğan Bebeklere Bulgur Pilavı
ERCİŞ Yeni  Şehir  çadır kentte yeni doğan  bebeklere bulgur pilavı veriliyor
Çadır kentteki  bebekler yetersiz bakım görüyor  2 bebek  yetersiz  bakımdan hayatını kaybetti.
Kızılay müdürlüğü  bebeklere karşı harekete geçmiyor . 6 aylık bebeklere sulu yemek, bulgur pilavı veriliyor.  Yeni doğan bebeklere karşı  devleti sorumluluğunu yerine getirmeye davet ediyoruz.


Fırat Çifci
Çadır Kent Hayvanları


Hayvanlar çok mağdur ama insanlar hayvanları anlamıyorlar ama hayvanlar insanlardan daha çok mağdur…
Gördüğünüz gibi hayvanlar çok mutlu oldular ama insanlar hala hayvanları anlamıyorlar.

Miraç ve Kadir




27 Kasım'dan kısa bir bilgi...


"BİZ DÖRTKİŞİLİK EKİPLE MEVLANA EVLERİNE ROPÖRTAJ YAPMAYA  GİTTİK.
ROPÖRTAJ YAPMAK İÇİN İZİN  İSTEDİK VERMEDİLER.
ERKEKLER DEDİ Kİ BİZ KADINLARIMIZA İZİN VERMİYORUZ.
BİZ DE ÜZÜLEREK ORADAN AYRILDIK.
BİR SAAT SONRA GERİ DÖNDÜK. "

26 Kasım 2011 Cumartesi

24 Kasım 2011 Perşembe

...

BENİM ÖĞRETMENİM
Berhudar Ari

Ben Berhudar, sekizinci sınıftayım ama dördüncü sınıftaki bir anımı anlatacağım. Dördüncü sınıftayken beni bir heyecan sarıyordu. Çünkü yeni dersler, yeni arkadaşlar, yeni öğretmenler ve yeni bir hayattı sanki. Dersimiz fen bilgisiydi. Teneffüs zili çaldı, ilk oyunumuzu oynarken koşumuzun oğlu beni itekledi, okulun bahçesinden okulun kapısına kadar sürüklendim. Başım ve bacaklarımda ağrılar hissettim. Başım yanıyordu ve bacaklarım da soyulmuştu. Beni kollarına alan birini gördüm, benim öğretmenimdi, beni öğretmenler odasına götürdü, bacaklarımı ve başımı yara bandı ile sargı beziyle sardı. Bu ilgiyi ondan görünce ona olan saygım daha da çoğaldı.

Bugün öğretmenler gününü yürekten kutlar ve ellerinden öperim. Öğretmenimin adı M. Sıddık Dağ


Benim Bir Öğretmenim Var

ONU GÖRÜNCE HEYECANLANIYORUM
Sevilay Karaman


Onu görünce heyecanlanıyorum.
Onun gibi olabilir miyim sence?
Kalbim pır pır atıyor
Kendimi onun gibi düşündükçe

Onu görünce heyecanlanıyorum.
Onu görünce kendimi bir başka hayal ediyorum.
Çünkü onu görünce
Onu görünce heyecanlanıyor
Karar verdim onun gibi olmak istiyorum.
Ve tüm dünyadaki öğretmenlerin gününü sevgiyle saygıyla kutluyorum.


Taha’nın Anısı:
Bir gün sonbahar günüydü. Öğretmenim derse başlamıştı. Ben ise beş dakika geciktim. Dersimiz matematikti. Arkadaşlarım benden matematikten birkaç konu öndeydi. Ertesi gün sınıfa hiç kimse gelmemişti. Bir tek ben ve öğretmenimdik. Öğretmenim arkadaşların nerede diye sorar sormaz arkadaşlarım içeri girdi. Derse başlamıştık. Yine dersimiz matematikti, arkadaşlarım matematikte benden gerideydi. Ben de konuda haklı olan kazanır dedim.


BİLİYOR MUSUNUZ?
Berhudar Ari

Sizler biliyor musunuz?
Kaç kişinin öldüğünü, kaç kişinin evsiz kaldığını.
Sizler biliyor musunuz?
Bu topraklarda neler olduğunu.
Sizler bilmezsiniz…
Sizler her şeyin parayla olduğunu düşünenlerdensiniz. Halbuki yüreğin yanında para geçmez. Sevginin değeri parayla ölçülmez. Sizler için her şey kolay…
Sizler dediğim biliyor musunuz kimler?
Açgözlü insanlar, duanın yerini parayı sayanlar ve ayrıca körlersiniz sizler her şeyi es geçenlerdensiniz.
Sizler bunu da bilmiyordunuz.

KAYBETTİM
Ayşenur

Kaybettim, yıllardır duygularımı, kalemimi, üzüntümü, sevincimi, kederimi paylaştığım ve canımdan bile çok sevdiğim sıra arkadaşımı kaybettim.
Kaybettim…
Yıllardır duygu ve düşüncelerimi, bir öğretmen olarak değil de bir arkadaş olarak dile getirdiğim sınıf öğretmenimi kaybettim.
Kaybettim, kaybettim…
Kaybettim ben sevdiklerimi kaybettim.
Kaybettim yıllardır emek vererek, çaba göstererek çalıştığım her gün düzenli olarak gidip geldiğim okulumu kaybettim.


Yusuf Bilen'in anısı:
Bir gün öğretmenim hastalanmıştı. Biz de arkadaşlarımızla öğretmenimizin evine gittik. Öğretmenimiz bize şeker ısmarladı. Sonra ben çok sevindim, sonra öğretmenimin elini öptüm. Tabii öğretmenim de sevindi bizim geçmiş olsuna geldiğimize. Sonra biz eve gidince öğretmenimin kızı ağladı tabi çünkü o bizi çok severdi. Tabii ben de onu severdim. Sonra öğretmenimin kızını öptüm, eve gittim çok yorgun olduğum için yattım.



Emir’in anısı:
Bir gün öğetmenimle pikniğe gittik. Hocamız yüzmemize izin vermiyordu sonra ısrar ettik yine izin vermedi. Hocamızdan gizli yüzmeye gidiyorduk arkadaşlarla o anda hoca da peşimizden geliyormuş. Tam yüzecektik ki hoca bir yakaladı, beş dakika içerisinde üstünüzü giyinmezseniz sizi elbiseyle denize atarım sonra sizi eve gönderirim dedi. Kıyafetlerimizi giydik, eve gittik. Bunu unutamam.

Bedirhan’ın anısı:
Türkçe dersindeyken arkadaşımla konuştum, zannettim ki öğretmen bizi görmüyor. Bir de baktım ki öğretmen arkamızda ikimizi tahtaya kaldırdı. Çok korkmuştum, arkadaşımla birlikte öğretmene yalvardık. Arkadaşıma sıra gelince hocam demir cetvelle dövdü. Sıra bana geldi, ben çok korktum ama Türkçe dersim başarılı olduğu için beni dövmedi.

Miraç’ın anısı:
Ben önceden arkadaşlarımla oynarken öğretmenler günüydü. Ben ona bir uçak aldım ve o da çok sevindi ve çok mutlu geçti. Ben başka bir hediye alamadığım için çok üzüldüm ama yine de çok mutlu olduk.


Esra Yaman’ın anısı:
Depremden tam bir hafta önce öğretmenim bize matematik ödevi vermişti. Ben bu ödevi yapmayı unutmuştum, öğretmenim bana Esra ben bu ödevi yapmayanın bir dönem matematiği bir olacak demiştim ama sen yine ödevini yapmamışsın. Ben ağladım, öğretmenim ağlama sen çalışkan bir kızsın bu yüzden sadece sana bir şans tanıyacağım bir gün içinde yapmazsan matematiğin bir olacak ben de eve gider gitmez ödevimi yaptım.

Yusuf Mert'in anısı:
Ben bir gün arkadaşlarımla dövüştüm ve arkadaşımla ben disipline gittik. Bu arada benden büyük çocuklar da disipline gitmişti ve orada onları döven müdür yardımcısı bizi gördü ve sinirlendi. Siz ne yaptınız dedi. Biz de dedik ki dövüştük dedik. O da bize kızdı ve bir daha yapmamamızı söyledi.


Nazlıcan'ın anısı:
Ben bir gün okuldaydım. Üçüncü ders matematik dersiydi, hoca problem sorusu sordu. Soru şöyle X+ ¾ x5=82 öyle bir soru sordu. Ben de o soruyu bilemedim. Hoca gelip etrafımda dolaşıyordu. Yani sınıfın içinde dolaşıyordu. Sonra geldi bana söyledi: Nazlıcan sen niye soruyu çözmüyorsun dedi. Ben de hocam bilmiyorum bu soruyu dedim. O da bana söyledi; dur sana yardım edeyim dedi. O da bana yardım etti. İkimiz sorumu çözdük. İşte benim anım.

Sude’nin anısı:
Bir gün sınıf arkadaşlarımız ve öğretmenimizle birlikte bir çöp toplama kampanyası başlatmıştık. Bu kampanyada ben ve kimi arkadaşlarım pankart hazırlamıştık. Ben ve arkadaşlarım pankart hazırladığımız için çöp toplayamamıştık. Bütün her tarafın çöpünü toplamışlardı. Arkadaşlarımla ben ve pankart hazırlayan arkadaşlarım okulun bahçesini toplamıştık ama ben gene toplamamıştım. Öğretmenim ah Sude ah dedi.

İsa'nın anısı:
Gündem Çocuk ekibinden Melda abla ile çok iyi anlaşıyordum. O giderken biraz ağladım. Melda abla bana bir kalem bıraktı. Dedi ben gelene kadar bunu sakla kalemin adı da "Hacı" dedi. Ben şimdi onu saklıyorum. Bunu hiç unutmadım.


Emirhan'ın anısı:
Ben birinci sınıfa giderken öğretmenimin tayini çıktı ve giderken bana bir kalem hediye etti.Ben çok mutlu oldum ve hala kalemi saklıyorum. Bu kalem benim en büyük hatıram, ne zaman okula giderim kalem hep benim yanımdadır.


23 Kasım 2011 Çarşamba

Herkesin Bir Hikayesi Var


Röportaj: Sevilay Karaman

Duygu Cantekin:

Buraya gönüllü geldim. Ben iki yıl okudum. Uzman olmak için hem klinik hem de doktoraya başladım. Şimdi tez yazıyorum. Böyle afetlerde, savaş sonrası alanlarda çalışmak için gönüllü gidiyorum. Aynı zamanda mültecilerle çalışıyorum. Yardıma muhtaç olan insanlara yardım etmeyi seviyorum. Deprem, doğal afet, onun getirdiği koşullar çok zor. Bu insanlar da yediden yetmişe mücadele veriyor. Benim amacım da bu mücadelede biraz olsun destek vermek. Bazen yardım edebildiğimi görünce çok mutlu oluyorum ama bazen de sadece benim yardımımın yetmediğini ve başka koşulların baskın geldiğini görünce çok üzülüyorum. Yine de en büyük duygum ne olursa olsun insanların yanında olup onların acılarını hafifletmek, yaralarını biraz olsun sarmak, insanları mutlu etmek beni de mutlu ediyor. Buradaki çocuklarla çalışıyorum, ergenlerle, gençlerle, yetişkinlerle herkese yardım ediyorum. Asıl uzmanlık alanım yetişkinler ıolmasına rağmen, bu tür koşullarda herkesle çalışıyorum.

Röportaj: Taha

Ben Selin. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde doktora öğrencisiyim. 1999 Yalova depremini yaşadım. 7,4 şiddetinde olmuştu. Orada çok şiddetli olmuş.

Röportaj: Esra
Polis Memuru:

Benim küçüklükte beri formalı mesleklere bayağı bir ilgim vardı. Dedim ki neden olmasın. Süreçleri geçirdim ve bu doğal afet oldu. Geldim ve benim hanımın hamile olmasına rağmen yine geldim. Ben buraya gönüllü olarak geldim. Depremde burada değildim, çok üzüldüm; çocuklar adına üzüldüm. Mevsimin kış olması beni ayrıca üzdü.
İşimin dışındaki zamanlarda sinemaya giderim, bol bol oynarım. Uyurum, pek evden dışarıya çıkmam. Teknolojiye karşıyım; dokunarak karşı karşıya daha iyi bence.

Ropörtaj: Nazlıcan
Ben Şevval Karaman, dördüncü sınıfa gidiyorum. Çadırım fazla sıcak olmuyor. Yardımda; bez, mama, jel, ıslak mendil, gıda, battaniye gibi şeyler yardım olarak geliyor. Okulumda masamda ders çalışmak, evimde televizyon izlemek isterdim. Çadırda kalmak çok zor. Kamyondan gelen yardımları alamıyorlar. Akşamları çok üşüyoruz. Hayatımız burada çok kötü geçiyor. Sabahları hayatımız iyi ama akşamları soğuk olduğu için hayatımız iyi geçmiyor. Burada banyo olmadığı için yatağa girince kendimi çok kötü hissediyorum. Babam şoför, deprem olduğu için başka bir şehirde çalışmayı düşünüyor. Yatak döşeklerinde iki kişi sığınarak yatıyorlar; işte bu kızın hikayesi bu.

Ropörtaj: İsa

Çağlar Güneş; beşinci sınıf öğrencisi.. Çadırımız çok sıcak değil. Yardım geliyor. Yardımlar; meyve suyu, gıda, jel, ayakkabı. Başka bir şey yardımda pek gelmiyor. Okulumda olmak isterdim, sıcacık yuvamda oturup televizyon izlemek isterdim. Güneşli havada arkadaşlarımla birlikte oyun oynamak isterdim.


Röportaj: Yağmur
Adım Malik Yağar. Otuzbir yaşındayım, evliyim, dört tane çocuğum var. İşimden memnunum, doktorum. Haftasonu çocuklarla vakit geçiriyorum. Çocuklarımla olmaktan çok hoşlanırım. Karım Melike de ev hanımıdır.



22 Kasım 2011 Salı


Röportaj: Taha, Esra ve Bedirhan 


Evleri yıkılmış, oturulamayacak hale gelmiş. Ablanın bacağı kırılmış. Kocasının bir yanı özürlü, bacağı ortasından kırık, erkek çocuğu iki ayağından özürlü, kızı kalçasından özürlü. Kocası işe gidemeyeceği için çay, şeker gibi çok fazla ihtiyaçları var ve karşılanamıyor. En büyük oğlunun da ayağında pilatin var, askere gidince geri dönüşü olmazmış diyor kadın. Eğer kadının en büyük oğlu askere giderse onu çok özleyeceğini söylüyor. Kadın çok üzgün…

Yusuf Mert’in İhtiyaç Sorunu Başlıklı Haberi


Vatandaş diyor ki; Kızılaycılar çadırlarımıza geliyorlar, ihtiyaçlarımızı soruyorlar ama getirmiyorlar. Birkaç aile bir çadırda kalıyoruz. Çadır ihtiyacımız var, temizlik ihtiyacımız var. 

Uğur'un Çadır Sorunu Başlıklı Haberi



Çadıra ihtiyacımız var diyorlar. Konteynıra ihtiyacımız var diyorlar. Evlerinin hasar gördüğünü ve çok üşüdüklerini söylüyorlar.



Röportaj: Yağmur, Nazlıcan ve Songül; 21 Kasım Pazartesi Gecesi Çıkan Kavga


Soru: Dün akşam neden kavga ettiler?
Cevap: Tüpten dolayı
Soru: Dün akşam kimle kavga ettiler?
Cevap: Polislerle kavga ettim.
Soru: Kavga nerede başladı?
Cevap: Kavga Kızılay’ın önünde başladı.
Soru: Dün akşam kavga olunca orada mıydınız?
Cevap: Evet oradaydım, ben kavga ettim.
Soru: Kavga olunca kendinizi hangi hisle hissettiniz?
Cevap: Psikolojik durumum bozuldu.
Soru: Dün akşam saat kaçta kavga oldu?
Cevap: Akşam saat 5’te kavga başladı.

Röportaj: Yağmur, Nazlıcan ve Songül; Bulaşık Yıkayan Kadınlar

(1)
Soru: Bulaşık yıkarken kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Cevap: Nasıl? Çok kötü. Evdeki gibi olmuyor.
Soru: Soğuktan dolayı ailenizin arasında hastalanan kişi var mı?
Cevap: Tabii grip olduk hepimiz. Boğaz ağrılandı, öksürük tabii olmaz  mı. Daha da kötü hissediyorum kendimi kapları yıkarken. Evde tezgahta yapıyorduk, bol suda yıkıyorduk. Şimdi idare ediyoruz.
Soru: Evinizde sıcak su var mıydı? Sıcak suyla yıkıyordunuz değil mi?
Cevap: Soğuk suya yıkardık ama sıcak su da vardı.

(2)
Soru: Bulaşık yıkarken kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Cevap: Dışarıda yıkıyoruz, üşüyoruz.
Soru: Soğuktan dolayı ailenizin arasında hastalanan kişi var mı?
Cevap: Var, hastadır, suçiçeği çıkardı.
Soru: Çadırınızdan memnun musunuz?
Cevap: Valla bakanlar geliyor, onlar da konuşuyor, gelip çadır çadır dolaşıyor. Herkese ayrı ayrı yardım ediyorlar ama hiç kimse bize yardım etmiyor. Ama buradaki herkes birdir. Herkese ayrım yapıyor. Mesela akrabası var, bir şeyleri var, birisi gelse dışarıdan onu da çekip içeriye götürüyorlar, para yardımı yapıyorlar, başka yardımlar yapıyorlar.
Soru: Çadırınızın içinde soba var mı?
Cevap: Var
Soru: Geceleri çadırınız sıcak oluyor mu?
Cevap: Sıcak





21 Kasım 2011 Pazartesi



KISA KISA KISA...

10-
Röportaj ve Foto: Emirhan ve Sevilay                                                

(Yemekhane Görevlisi)
Soru: En çok hangi yemek yeniyor?
Cevap: Kuru fasulye, kavurma, pilav
Soru: Yemek pişirmek için sıkıntı var mı?
Cevap: Yok
Soru: Yemeğe koyduğunuz malzemeler nereden geliyor?
Cevap: Kızılay, yardımsever arkadaş, vatandaş ve özel kuruluşlar


(Çamaşırhane Görevlisi)
Soru: Neden bu hizmeti yapmak için geldiniz?
Cevap: Gönüllü olarak geldik. Buradaki vatandaşa yardım etmek için geldik.
Soru: Burada omaktan, bu halka yardım etmekten memnun musunuz?
Cevap: Gayet memnunuz.
Soru: Buradaki depremzede insanlar verdiğiniz hizmeti nasıl karşılıyorlar?
Cevap: çok iyi karşılanıyor, çok memnunlar. Vatandaş daha anlayışlı olabilir.
Soru: Burada herhangi bir zararınız veya karınız var mı?
Cevap: Hiç karımız veya zararımız yok.
Soru: Burada olmaktan memnun musunuz?
Cevap: Memnunuz, çok mutluyuz.

11-
Röportaj: Kenan Fotoğraf : İsa Çadırkent’te Yaşayan Bircan Akan 


Soru: Deprem anında ne hissettiniz?
Cevap: Anlatılır gibi değildi.
Soru: Deprem anında neredeydiniz?
Cevap: Kuaförde
Soru: Ailenizde psikolojisi bozulan var mı?
Cevap: Yok
Soru: Depremde yakınlarınızı kaybettiniz mi?
Cevap: Hayır

Soru: Can ve mal kaybınız oldu mu?
Cevap: Hayır
Soru: Göç etmek gibi bir niyetiniz var mı?
Cevap: Hayır
Soru: Aileniz kaç kişiden oluşuyor?
Cevap: Yedi

12- 
İsa ve Kenan: Kreş Çalışanı Gülderen Varlı

Soru: İşinizden memnun musunuz?
Cevap: Evet
Soru: Çocuklara hangi etkinlikleri yaptırıyorsunuz?
Cevap: Oyun, resim, şarkı
Soru: Buraya fazla çocuk geliyor mu?
Cevap: Geliyor.
Soru: Çocuklarla sıkıntınız var mı?
Cevap: Yok.
Soru: Çocuklar en çok neye gülüyor?
Cevap: Çocuklar şarkı söylerken gülüyor.

13-
İsa ve Kenan: Polis Memuru Salim Yılmaz

Soru: Neden sadece çadır kartı olanları içeri alıyorsunuz?
Cevap: İnsanların güvenliği için
Soru: Burada olmaktan mutlu musunuz?
Cevap: Evet
Soru: İşinizde zorlanıyor musunuz?
Cevap: Evet
Soru: Aileniz var mı, bekar mısınız?
Cevap: Ailem var, evliyim.

14-
Sude ve Tuğçe: Çadırkent’te Yaşayan Nurettin Büyükdağ 

Evli, beş çocuklu. Çocuklarını eğitim için İzmir’e göndermiş. Bir hafta oldu gideli, sorun oluyor, temelli kardeşine göndermiş. Kardeşi evli Erciş’te oturuyor. Evi dört katlı, ikinci katında oturuyor. Camıkebir Mahallesi Büyükdağ Apatmanı enkaz durumunda enkazı iki gün önce kaldırıldı. Küçük çocuk üç yaşında. Çocuklarımı özledim. Can kaybı yok, mal kaybı çok. Kendimizi evin balkonundan attık -yaralanmışlar-. Hepimiz mutfaktaydık.

15-
Sude ve Tuğçe: 74 No’lu çadırda yaşayan Neşe Bilal

Evimiz sekiz katlı, altıncı katta oturuyorduk. Evimizde hasar var, ağır bir mal kaybı yok, eşyalarımızı sabitlememiştik. Göç etmek istiyorum ama eşimin tayin durumu yok, o yüzden gitmek olmuyor.  Dört çocuğum var, 20, 18, 10 ve 7 yaşlarında, çocuklar için zor oluyor.





16-
Sude ve Tuğçe: 111 No’lu çadırda kalan Neriman Bilen

Vanlıyım, Erciş’te oturuyorum. 18, 15 ve 9 yaşlarında üç çocuğum var. Evimiz üç katlı, üçüncü katta oturuyorduk. Evimizde hasar var, eşyalarımızı sabitlememiştik fakat can kaybı yok. Göç etmek istiyorum ama eşimin tayin durumu yok, o yüzden gitmek olmuyor. Çocuklar için zor oluyor.

17-
Sude ve Tuğçe: Doktor Semra Rumaş

Soru: Ne tür hastalar geliyor?
Cevap: İshal, bademcik iltihaplanması, grip ve nezle olan hastalar geliyor.
Soru: İşinizde zorlanıyor musunuz?
Cevap: Yooo, iyi rahat

18- 
Sude ve Tuğçe: UMKE koordinatörü Ufuk Dinç 

Soru: Eviniz kaç katlı?
Cevap: Evim on katlı.
Soru: Eviniz depreme dayanıklı mı?
Cevap: Evimin depreme dayanıklı olduğunu düşünüyorum.
Soru: Eşyalarınızı sabitlediniz mi?
Cevap: Evim sağlam olabilir ama eşyalarımı sabitlemedim.

19-
Sude ve Tuğçe: UMKE görevlisi Mustafa Oğul 

Soru: Eviniz kaç katlı?
Cevap: Evim beş katlı.
Soru: Eviniz depreme dayanıklı mı?
Cevap: Çok dayanıklı olduğunu düşünmüyorum.
Soru: Eşyalarınızı sabitlediniz mi?
Cevap: Hayır, sabitlemedim.

20-
Sude ve Tuğçe: Sosyal hizmet uzmanı Mehmet Kaya

Soru: Acil bir durumda neler yapıorsunuz?
Cevap: Acil durumlarda form doldurup kriz masasına gönderiyorum.
Soru: Eviniz kaç katlı?
Cevap: İki katlı.
Soru: Eviniz depreme dayanıklı mı?
Cevap: Evet, evim depreme dayanıklı.
Soru: Eşyalarınızı sabitlediniz mi?
Cevap: Hayır, sabitlemedim.

21-
Sude ve Tuğçe: Samsung mobil araç gönüllüsü Alican Gültekin

Soru: Eviniz kaç katlı?
Cevap: İki katlı evim var, teras katında oturuyorum.
Soru: Eviniz depreme dayanıklı mı?
Cevap: Depreme dayanıklı.
Soru: Eşyalarınızı sabitlediniz mi?
Cevap: Eşyalarımı sabitledim.


22-
Röportaj Sude-Fotoğraf: Tuğçe: 152 No’lu çadırda yaşayan Berat Fener

Evliyim, üç çocuğum var. Şoförlük yapıyorum. Evim müstakil. Salihiye Mahallesi’nde oturuyorum. Evimde çatlaklar var, depremde can ve mal kaybı var. Eşim iş nedeniyle Bursa’ya gitti. Çocuklara bakmak yönünden sorun yaşıyorum ve gitmek istiyorum. Burada battaniye, kışlık giysi, kuru bakliyat ihtiyacımız var. Çocukların eğitime ihtiyacı var. Evden bir eşya getiremiyoruz.



 Amma da Kısa Oldu :)




Taha ve Kadir'in Fotoğraf Öyküleri



Düşünen İki Adam …

Erciş Yenişehir çadır kentte iki adam bir bankta oturmuş acaba ne düşünüyor diye düşündüm şaşkınca!!! İlerledim, arkadaşım bana ne düşündüğümü sordu. Bende öylesine birini düşünüyorum dedim ve hemen adamın yanına gittim. Ama adam gitmişti. Ertesi gün o bankın önünden geçerken adamı gördüm. Dün ne düşündüğünü sordum. Oğlunu askere gönderdiğini söyledi…

Foto: Taha Eroğlu 
Yazan : Taha Eroğlu 



Kadın Ve Çocuğu…


Erciş Yenişehir çadır kentte kadın oğluyla beraber şaşkınca düşünüyor!!!
Ne düşünüyor diye aklımda soru işareti bıraktım.
Kadının yanına giderek ne düşünüyorsunuz diye sordum. Kadın şöyle cevap verdi “evim yıkıldı” dedi…

Yazan:  Kadircan Eroğlu 
 Foto:  Taha Eroğlu 

20 Kasım 2011 Pazar






KISA KISA...

1-
Röportaj - Fotoğraf: Tuğçe Çakmaker – Sude Eroğlu

Tuğçe- Sude: Bugünün tarihini biliyor musunuz?
Eczacı: 20 Kasım 2011
Tuğçe- Sude: Bugünün tarihi bizim için çok önemli bir tarih. Bugünün ne olduğunu biliyor musunuz?
Eczacı: Bilmem hatırlayamıyorum.
Tuğçe- Sude: Bugün Çocuk Hakları Günü. Peki neden bugünü haberiniz yok?.
Eczacı: Bilmem o da benim kusurum. Ama sizin sayenizde öğrenmiş oldum. Teşekkür ederim.


















2-
Röportaj: İsa Denizer

İsa Denizer: Çocuk haklarıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?
Tır Yetkilisi Salih:Çocuklar eğitimlerinden eksik kalmamalı ve genç yaşta evlendirilmemeli. Onlara iyi eğitim verilsin. Sosyal aktiviteler yapılsın. Herkes okusun. Ve “Baba beni okula gönder” kampanyası desteklensin.



3- .
Röportaj: Rümeysa Kalkan
Bugün küçücük bir çocuk annesiyle birlikte dışarıda dolaşırken, onun annesine çocuk haklarıyla ilgili bir şey    sordum. O da bize şunu söyledi: “Çocuklarının eğitimi çok önemli, hatta küçük çocuklar burada perişan. Onlara Kızılay yardım etsin”




















4-
Röportaj- Fotoğraf: Kenan - Merve

Kenan: Yemeklerden memnun musunuz?
Depremzede Gülse:  Hayır.
Kenan: Kızılay’dan yardım geliyor mu?
Depremzede Gülse: Evet
Kenan: Kızılay’ın verdiği  soba sıcak  tutuyor mu?
Depremzede Gülse: Evet



5-
Röportaj- Fotoğraf: Kenan - Merve

Kenan: İnsanların çamaşırlarını yıkamaktan memnun musunuz?
Çamaşırhaneci Selin: Evet.
Kenan: Nasıl hizmet yapıyorsunuz?
Çamaşırhaneci Selin: Sadece çamaşır yıkıyorum.
















6-
Röportaj: Kenan Çifçi

Kenan: Buraya ne amaçla geldiniz?
Kızılaycı Abdurahman: İnsanların fiziksel sorunları için.
Kenan: Çocukları eğlendirmek için ne yapıyorsunuz?
Kızılaycı Abdurahman: Resim oyun.
Kenan Buradan memnun musunuz?
Kızılaycı Abdurahman: Evet



7-
Röportaj: Yusuf Mert Şebibuçin

Yusuf Mert Şebibuçin: Buradaki çocuklara resim yaptırmak nasıl bir duygu?
Gündem Çocuk - Mine: Çok güzel bir duygu.
Yusuf Mert Şebibuçin: Buradaki çocukların resimleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Gündem Çocuk – Mine: Bu çocuklar kendilerini resimleriyle çok güzel anlatıyor.





















8-
Röportaj: Taha Eroğlu

Taha: Bugün 20 Kasım Çocuk Hakları günü bugün için neler düşünüyorsunuz?
Emrullah: Bugün için çocukları düşünüyoruz, çocukların eğlenmesini düşünüyoruz.
Taha: Bugün sizin için nasıl bir gün?
Emrullah: Bugün benim için çok güzel birgün çünkü hava güneşli.
Taha: Çocuklar bugün mutlu mu mutsuz mu?
Emrullah: Çocuklar bugün mutlu.
Taha: Çocuklar bugünün ne olduğunu biliyorlar mı?
Emrullah: Bilmiyorum.
Taha: Bugün için hazırlıklarınız var mı?
Emrullah: Var.


9-

Röportaj: Rümeysa Kalkan

Rümeysa: Bugün 20 Kasım Çocuk Hakları Günü nasıl bir duygu?
Mert Çalışkan: Sevinçliyim
Davut Seven: Sevinçliyim
Rümeysa: Birazdan oyuncak dağıtacaklar sevinçli misin?
Çok oyuncak istiyor, alacak.
Rümeysa: Buradan memnun musun?
Mert Çalışkan: Evet, memnunum.
Davut Seven: Memnunum
Rümeysa: Kardan memnun musunuz?
Mert Çalışkan: Kardan çok memnunum.
Davut Seven:  Hayır, soğuk üşüyorum. Güneş daha güzel.
Rümeysa: Çadırınız iyi mi bir şeye ihtiyacınız var mı?
Mert Çalışkan: Çok sıcak ayakkabı mont istiyor, güzel çanta ayakkabı mont.
Davut Seven: İyi, akşam biraz soğuk oluyor. Mont, pantolon, çorap, ayakkabı.
















"Kısa İyidir"






Bir yandan da çekim yaptık..



Resimleri görmek için tıklayınız...

19 Kasım 2011 Cumartesi

GAZETEMİZ "Haber Fareleri'nin İLK SAYISINI ÇADIRKENT'TE KİMLER, "KİMLERE KİMLERE" DAĞITTI? 














Fotoğraf:  Yusuf Mert Şebubuçin - Büşra Akan

Bugün, Haber Fareleri gazetesinin ilk sayısını; Büşra, Yusuf Mert, Taha, Sude, Ayşenur, Yağmur, Kadir, Rümeysa "kimlere kimlere" dağıttı?..